Akış Ka: “Akışkanlık benim kimliğimin bir parçası”

Aykut Mercan ve Esin Hamamcı, CIRCA Ödülü’ne aday olan, farklı alanlarda üretim yapan performans sanatçısı Akış Ka ile konuştu.

Aykut Mercan & Esin Hamamcı

Akış Ka, 2017’de drag queen personasıyla işler üretmeye başlıyor. Ancak bir süre sonra klasik drag queen algısından uzaklaşıp performans sanatı ve çağdaş dansta ilerliyor. Müzik, şiir ve oyunculuk gibi farklı alanlarda da üretimler yapıyor.

Biz ona belki YouTube’daki talkshow’undan daha aşinayız ancak Londra’da yaşayan Akış Ka, “Hoş Geldin” performansıyla CIRCA Ödülü’ne aday gösterildi. “Hoş Geldin” aslında Salt’ın “Sahnede 90’lar” sergisinin 4 trans performans sanatçısının dahil olduğu programının son performansıydı. Burada, sanatçı olma yolculuğunu, karşılaştığı zorlukları ve mücadelesini anlatıyor.

CIRCA Ödülü’nün dışında “Hoş Geldin” serisini devam ettirmeyi planlayan sanatçı, performanslarıyla NFT dünyasındaki projelere de göz kırpıyor. Söyleşisimize buyurun;

Akış Ka, Londra’nın en ünlü meydanlarından Piccadily Circus’taki dev ekranda gösterilerilen çalışmasının önünde.

Londra’da Akış Ka’nın “Hoş Geldin” adlı işini izleyen sanatseverler.


CIRCA Ödülü’ne aday olan işiniz “Hoş geldin”, Londra, Berlin ve Milano’da dev ekranlarda gösterildi. “Hoş geldin”i bize biraz anlatır mısınız?

“Hoş Geldin” Salt’ın Sahnede 90’lar sergisi kapsamında Her Şey Her Şey Her Şey isimli 4 trans performans sanatçısının dahil olduğu programın son performansıydı. Sanatçı olma yolculuğumdaki ilk kurum performansı olarak dikkat çekerken bir yandan da hem sanat kurumları tarafından kabul edilme mücadelemizi anlatıyor hem de kurum sanatçısı olmanın kutlamasını sunuyor. Trans performans sanatçıları olarak daralan alanlara inat sanat üretmek ve hayatta kalmak için zorlu bir mücadelenin içindeyiz. “Hoş Geldin” tam olarak bu mücadeleyi ele alıyor ve bu mücadeleyi görünür kılmaya çalışıyor. Vücut makyajı ile kaplı olan bedenim, sanat kurumunun beyaz duvarlarında trans bedenlerinin izlerini çıkartmaya odaklanıyor, hem sanat kurumunda hem de sanat tarihinde mücadelemizi görünür kılmaya çalışıyor. CIRCA Ödülü’ne aday olmak ve Londra, Berlin ve Milano meydanlarındaki ekranlarda “Hoş Geldin”in yayınlanması mücadelemizi uluslararası bir görünürlüğe ulaştırdı. Hoş Geldin artık sanat tarihine daha da derin izler bıraktı bu gerçekten beni çok mutlu ediyor. CIRCA Prize’da jüri ödülüne ek olarak public oylama ödülü de var.” Hoş Geldin”in bir de ödül alarak sanat tarihine geçme şansı beni çok heyecanlandırıyor. Public oylama ödülü için desteklerinizi bekliyorum.

Peki biraz geçmişe gidersek, Akış Ka, biz onu dünyanın en önemli meydanlarında izlemeden önce neler yapıyordu?

Aslında 2017 yılında drag queen olarak başladığım Akış Ka personam zaman için de beni ele geçirdi personadan çok kendi kimliğime dönüştü. Bu süreçte de ürettiğim işler klasik drag algısından uzaklaşıp daha uzun sürekli sanat işlerine dönüştü. Farklı alanlarda üretim yapan bir sanatçıyım, performans, çağdaş dans, müzik, şiir, oyunculuk ana alanlarımdan. Drag işlerimde de YouTube videolarından talkshow sunuculuğuna kadar geniş bir yelpazede üretim yapıyorum. Son yaptığım iş ise Barbican Centre’da gerçeklesen Transpose isimli performansa davet edilmem üzerime kendi yazıp yönelttiğim Internals performansımı sahnelemek oldu.

“Hoş Geldin” Londra’nın en prestijli ekranında gösterilirken.

CIRCA 2023’ün manifestosu ‘Umut: Henüz Yazılmamış Olan Okuma Sanatı’. Sizin Zonguldak’ta başlayıp, önce İstanbul’a oradan da Londra’ya uzanan diğer genç sanatçılara umut vereceğini düşünüyor musunuz?

Umut özel bir his, asla kaybetmememiz, sıkı sıkı sarılmamız gereken, bizi ayakta tutan tek dünyamız en azından benim hikayemde öyle. Kimse bana sanatçı ol demedi hatta uzun bir süre ailem ve yakınımdaki insanlar önüme çeşitli engeller koydu. Ben de hayatımdaki insanları değiştirdim, önümdeki engelleri kaldırdım hala da engellerim var hiçbir zaman da bitmeyecek, bir yerlerde bir engel olacak onu da biliyorum ama umudum da var. Umut benim için hep var mıydı? Tabii ki hayır umutsuz karanlık günlerde çok acı çektiğim günler de oldu bundan sonra da hep umudum olacak mı bilmiyorum ama umut dışında başka hiçbir şeyim olmadığını da biliyorum. Köyde doğup büyüyen ben yıllar sonra buradaysam bu tamamen umut etmem çabalamam ve asla pes etmemem ile oldu. Kimse bana sanatçı olmayı öğretmedi ama ben çabaladım ve oldum. Sen de yapabilirsin, istemek, çabalamak ve hayal etmek benim anahtarlarındı. Üretmeye bir yerlerden başla ve kendini akışa bırak emin ol yol seni bir yerlere ulaştıracak.

Akış Türkiyeli çok az sanatçının elde ettiği başarısını sanatseverlerle kutlarken.


İsminiz “akışkanlıktan” geliyor. Peki bize bu akışkanlığı nasıl tanımlarsınız?

Akışkanlık benim kimliğimin bir parçası; hayata bakış açım, hayatı yaşayışım. Kendimi Akışkan Cinsiyet spekturumunda tanımlıyorum ve aslında birçok cinsiyet kimliğini hayatımda performe ediyorum; ne kadınım ne de erkeğim bir yandan da hepsiyim ama akışkanlığım sadece cinsiyetle, sınırlı da değil, ben hayatı da akışkan yaşayan birisiyim. Hayatımı şekillendirmek yerine hayatın beni şekillendirdiği bir deneyim yaşıyorum. Şöyle de düşünebiliriz su akar yolunu bulur.

Londra’da yaşadığım süre boyunca farklı sanat kurumuyla çalıştım Barbıcan, ICA, Ugly Duck bunlardan bazıları ve bu deneyimlerimden öğrendiğim kadarıyla trans sanatçılarla çalışmanın ne demek olduğunu çözmüşler. Bize ve dünyalarınıza değer veriyorlar, önemsiyorlar. İstanbul’da ise olay biraz farklı çalışma süreçlerinde değerden ziyade üstenci bir tutumla ‘biz sana bu alanı lütfediyoruz, bizim dediğimiz olacak, haddini bil aşırıya kaçma’ gibi bir tutumla karşılaşıyoruz. Günlük hayatla alakalı sadece bir örnek vereceğim, Londra’da 4.5 ay yaşadım ve bu süreçte 2 kere nefret suçuna maruz kaldım ikisi de Türkiyeli erkeklerdi. İstanbul’da yaşadığım nefret suçlarını sayamadım bile.

Çok disiplinli bir sanatçı olarak pek çok alanda üretim yaptınız ve önümüzdeki günlerde videolarınızı NFT’ye dönüştürerek, satışa sunmayı planlıyorsunuz. Peki NFT dünyası ile ilgili neler düşünüyorsunuz?

NFT dünyası uzun zamandır takip ettiğim bir dünya, çok yakında NFT dünyasında işler üretip trans varoluşları dijital sanat dünyasında da görünür kılmak istiyorum. Değişen ve gelişen dünya düzeninde dijital sanat üretimlerimizi çok daha geniş bir izleyici kitlesine ulaştırıyor, bu da beni heyecanlandırıyor tabii ki. Dünyanın her yerinden ulaşılabilir olmak ve üretimlerimdeki anlatıları dünya genelinde anlatabilmek çok ufuk açıcı. NFT dünyası aslında sınırları ortadan kaldıran yeni bir düzen sunuyor, ilham ve umut veriyor.

Peki önümüzdeki dönemlerde neler yapmayı planlıyorsunuz?

Bu aralar yoğun bir üretim süreci içerisindeyim. Üzerine çalıştığım farklı performans projelerim var. “Hoş Geldin”in devam niteliğinde olan ‘ Internals’ ve ‘Birthday Celebration’ ile trans varoluşların mücadelesini ve hayatlarımızdaki engelleri odağa aldığım performansları hayata geçirmek istiyorum. Bu projelere ek olarak da ‘Who is gonna host me?’ ve ‘Trans, streets  and geographies’ performanslarını farklı coğrafyalarda performe ederek; Türkiyeli trans varoluşların problemlerine  görünürlük  sağlarken performansların gerçekleştirildiği coğrafyalardaki trans varoluşların gündelik pratikleri, mücadeleleri ve kazanılmış hakları üzerine de  araştırma yaparak çok katmanlı ve kapsayıcı bir alan yaratmaya çalışıyorum.

(Photo credit: Cansu Yıldıran

Akış Ka presents “Hoş Geldin” (Welcome) at Salt Beyoğlu November 2022 

Part of the Everything Everything Everything performance programme with trans artists organised by Ali Emir Tapan and Efe Durmaz and Arya Sezer, as part of 90s on Stage exhibition, curated by Amira Akbıyıkoğlu at SALT 

Beyoğlu Performance Duration: 1 hour 

Make up artist: Murat Polat 

Make up assistants: Aybüke Özdemir, Ceren Öztulca 

Camera and Sound Crew: Asya Leman, Çağla Sumru Kesik, Koray Kesik, Musab Bayraklı 

Video Editing: Dirty Projector)

Önceki

Paul Klee’nin Eserlerine Atıf Yapan NFT’lerden Anna Laudel’deki Yapay Zekâ Odaklı Sergiye Haftanın Gündemi

Sonraki

Dijital Sanat Dünyasında Gerçek ile Sahte Arasındaki İnce Çizgi

Related Posts
Devamını Oku

Kreatif Dünyada Bir Mimar: Ceren Arslan

Esin Hamamcı, dijital sanatçı ve Kelly Wearstler Stüdyosu'nda konsept tasarımcısı olan, Archdaily Görselleştirme Ödülü'nü kazanan mimari tasarımcı Ceren Arslan ile konuştu.
Devamını Oku

Metaverse, Queer ve Dijital Kültür Üzerine Diyaloglar

İlker Cihan Biner, Atakan Yorulmaz ile toplumsal cinsiyet ile avatarlar arasındaki ilişkilerden Antik Yunan'dan bugüne teknolojik bakışları etkileyen meseleleri odağına alan bir söyleşi gerçekleştirdi.
Total
0
Share