Piksel. | O’art Yeni Medya’nın “Yumuşak Disiplin” Sergisinin Sanatçıları Anlatıyor

Piksel. | O’art Yeni Medya Misafir Sanatçı Programı mezunlarının karma sergisi “Yumuşak Disiplin” üzerine katılım sağlayan sanatçılarla konuştuk.

Esin Hamamcı

Plastik sanatların her alanından genç sanatçılara ve sanatçı adaylarına dijital sanatların türlerini, üretim yöntemlerini, arkasındaki teknolojileri ve düşünce yöntemlerini anlatmak; nihai olarak dijital teknolojiyi anlamalarına ve iş akışlarına dahil etmelerine yardım etmek için tasarlanmış bir eğitim, destek ve komünite oluşturma programı Piksel. | O’art Yeni Medya Misafir Sanatçı Programı mezunlarının karma sergisi “Yumuşak Disiplin” yeni sanatçılara alan açıyor. Serginin sanatçıları Beyza Dilem Topdal, Ceren Su Çelik, Eda Şarman, Gözde Betülay Yorulmaz, Haluk Miraç Aykın, İmelda Kuyumcu, Naz Nar, Xebat Bayram ve Yekateryna Grygorenko ile konuştuk.

Esin Hamamcı: “Yumuşak Disiplin” sergisiyle hikâyeniz nasıl başladı?

Beyza Dilem Topdal

Beyza Dilem Topdal: Sergide yer alacak tüm işleri konuşurken, teknolojinin bizi, bizim de teknolojiyi değiştirip dönüştürme döngüsünden bahsetmeye başlamıştık. Bu sürekli iç içe geçen dengeleri anlamak için, teknolojinin kapalı kutularını açmak ve insanın ötesindeki canlılara da bakmak gerekiyordu. Bakılmamış, görülmemiş veya odağa girmemiş bu canlıları yeniden merkeze alma fikri, teknolojiyi de steril bir makina olma algısının ötesine taşıyordu. Ekmel Ertan’ın öncülüğündeki bu kolektif küratörlük sürecinde, tüm bu katmanları açmaya başladık. Kendi işimin merkezinde de yine uzun zamandır bakılmamış canlılar yer alıyor. İstanbul’un, bugün 10 tanesini ancak sayabilecek durumda olduğumuz, sayıları 300’ü bulan deniz canlılarını tek tek işlemek istedim. 

Ceren Su Çelik

Ceren Su Çelik: Yumuşak Disiplin’in kavramsal çerçevesi ve eserlerin fikirlerinin geliştirilmesi Ekmel Ertan’ın direktörlüğünde kolektif olarak gerçekleştirildi. Kafamızda olan fikirleri birbirimizle paylaşarak ve üstünde bireysel olarak çalıştığımız eserlerin gelişim sürecini ortak geri dönüşlerle tartışarak ilerlediğimiz bir süreç oldu. Bu anlamda üzerinde çalıştığım eseri bir çok farklı bakıştan yorumlayarak geliştirme şansım olmuş oldu.

Eda Şarman

Eda Şarman: Sergi masterclass, workshop, mentörlük ve konuşmalarla başlayan Piksel. | O’art Yeni Medya Misafir Sanatçı Programı dahilinde Ekmel Ertan’ın küratörümüz olarak bize katılmasıyla şekillendi. Süreç ilerledikçe haftalık buluşmalarda konuşmalarımız yeni medya üzerinden teknoloji ile kurduğumuz ilişkiler üzerine yoğunlaştı. Kendi ilgi alanlarımızdan paylaşımlarla sergilediğimiz işler de bu süreçte gelişti.

Gözde Betülay Yorulmaz

Gözde Betülay Yorulmaz: Sergi başvuruda bulunduğum Piksel. | O’art Yeni Medya Misafir Sanatçı Programı’nın bir çıktısı olarak şekillendi. Sürecin başlangıç aşamasından beri küratörümüz Ekmel Ertan ve diğer katılımcı sanatçılarla birlikte kolektif bir araştırma ve üretim sürecimiz oldu. Bu süreçte insan ve makine arasındaki ilişkinin ortaya çıkan doğasına ve birlikte var olmanın dönüştürücü etkileşimlerine ışık tutarken, bu etkileşimlerden kaynaklanan karmaşık sistemler, sistem davranışlar ve evrimsel dinamiklerin nasıl ortaya çıkabileceği üzerine yoğunlaştım.

Haluk Miraç Aykın

Haluk Miraç Aykın: Piksel misaifr sanatçı programına kabül edildim. Programın sonunda da Ekmel Ertan eşliğinde ekipçe Yumuşak Disiplin’i tasarlamaya başladık.

İmelda Kuyumcu

İmelda Kuyumcu: Bu sergi, Piksel. | O’art Yeni Medya Misafir Sanatçı Programı’nın bir çıktısı olarak şekillendi. Benim de hikayem bu programa kabul edilmemle başladı.

Naz Nar

Naz Nar: Piksel O’art Yeni Medya Misafir Sanatçı programına dahil olmamla başladı. Mimarlık eğitimi almış biri olarak benim için çok yeni bir deneyimdi. Serginin kendisi de ilk sergim bu sebeple benim için oldukça iyi bir başlangıç noktası olduğuna inanıyorum. Süreç içinde bir sürü farklı disiplinden arkadaşımla ortak çalışma imkanı buldum.  Kolektif bir sergi oluşturmak için yola çıkıp nihai son ürünümüz olarak “Yumuşak Disiplin” ‘i oluşturduk.

Xebat Bayram

Xebat Bayram: Sergiden önce, aslında Piksel. | O’art ‘ın misafir sanatçı programının başlamasıyla birlikte bu süreç başladı diyebilirim. Program devam ederken, üzerine düşündüğüm konular arasında kimlik, otorite, sınırlar ve yasaklar gibi konular bulunuyordu ve bu konularla ilgili çalışacak ve eserler üreteceğim çerçeve zaman içinde daha netleşti. Sonrasında ise bu süreç, “Yumuşak Disiplin” sergisi ile bir sonuca dönüştü.

Yekateryna Grygorenko

Yekateryna Grygorenko: Öncelikle, Piksel. | O’art programıyla birlikte 2023 yılına çok yoğun bir tempoyla çalışarak başladık diyebilirim. Program birbirinden farkı master classlarla, her hafta olan mentörlükler ve talkslarla, sergi, müze ve koleksiyoner turlarıyla 3 aylık dolu dolu bir sürece dönüşürken tanıştığımız insanlar dinlediğimiz, konuştğumuz meselelerde tabi yumuşak disiplin sergisinin bir başlangıcı oldu. Son mentörlerimizden biri olan Ekmel Ertanla birlikte ise bu tüm piksel sürecini nasıl dönüştürebiliriz sorusunu sorarak işin ve serginin odağında ilerlemeye başladık. Yazın başından neredeyse sonuna kadar her hafta neredeyse 6 saat hatta bazen 8 saat süren toplantılarımız yumuşak disiplini kolektif bir şekilde yapılandırdı diyebiliriz. Fikirlerimizi sürekli tartışılarak,  akışkan bir biçimde ortak bir paydada buluşabilme fırsatı bulduk. Bir miro boardımız vardı ve sürekli orada beyin fırtınası yapıyorduk. Ekmel birimize kitap önerirken birimiz diğerine sanatçı öneriyor ve aslında çok keyif verici ve besleyici bir özel çalışma alanı oluşturuyorduk. Sonuç olarak kendi adıma böyle güçlü isimlerle birlikte kolektif bir kürasyonda çalıştığım için gerçekten çok mutluyum. 

Esin Hamamcı: Buradaki hangi eseriniz yer alıyor?

Beyza Dİlem Topdal-Kuluçkahane

Beyza Dilem Topdal: Bu sergide Kuluçkahane adlı iki kanallı bir video yerleştirme eserim yer alıyor. Videolarda çeşitli canlıların hareketini izliyoruz. Bu canlılar, Karekin Deveciyan’ın 1915’te yazdığı Türkiye’de Balık ve Balıkçılık adlı kitabından yola çıkılarak, yapay zekâ araçlarıyla, plastik, metal gibi organik olmayan kirletici teknolojilerle yeniden ürediler. Her birinin hikâyesine saha çalışmalarından toplanan röportaj verileri ile alanyazın taramaları eşlik etti. Fonda duyulan makina sesleri ise, deniz kirliliğine kısa vadeli ‘çözüm’ sunan oksijen makinaları ile gerçek balık seslerinin manipüle edilmiş hali. Tüm bu imkansızlığın ortasındaki yaşam, gerçek ile kurguyu, bilimsel olanla hikaye anlatıcılığını yan yana koyuyor.  Katmanlarını birer yaşam alanı olarak hayal edip belli adlar verdiğim zemindeki çizgiler, Boğaz’ın derinlik topografisine işaret ediyor.

Ceren Su Çelik-Sentetik Örümcek

Ceren Su Çelik: Sergide “Sentetik Örümcek” isimli AI ve özel donanıma sahip etkileşimli bir heykel olarak düşündüğüm  bir eserim bulunuyor. Sergi mekanındaki izleyicinin görüntüsünü yapay zekâ ile Türkiye’nin geçmişindeki olayların görüntüsü ile sentezleyip heykelin üzerindeki ekrana yansıtan eser Bergson’un zaman ve bellek kavramları ile yapay zekâyı yan yana getiriyor.

Eda Şarman: Piksel dahilinde katıldığım workshoplarda pek çok yeni platform ile tanıştım ve bu programların gerçekliği sanallaştırma potansiyelleri ilgimi çekti. Gerçeklik olarak algıladığımız fiziksel dünya ve buradan esinlenerek yarattığımız sanal dünya arasındaki geçiş dijital teknolojilerle gerçeklik-sanallık sürekliliği içerisinde dalgalanmayı sağlıyor. Sanal deneyimin tatmin ediciliğinin dayandığı içine alma (immersion) aynı zamanda suya dalma anlamına geliyor. Suya dalmayı deneyimleyebileceğimiz denizlerden, mavi seramik döşemeli havuzlara olan yapaylaşma süreci, dijital ortamlarda fiziksel sınırların yok olmasıyla sanal bir suda olma haline evriliyor. Peki bu su nasıl hissediyor? Bu geçiş üzerine yoğunlaşarak sergi için “çekilme” işini ürettim. Sergi alanında tepesinden içine bakabildiğimiz beş litrelik, ki bu bedenimizde dolaşan kan miktarı, bir havuz bulunuyor. Karşısında duran mavi seramikten oturacın üzerinde duran VR başlığını takınca, deneyim bu havuzun insan ölçülerindeki bir replikası içinde suya dalmış bir şekilde başlar.

Gözde Betülay Yorulmaz-Meta(more)holosis/ Artificial Symbiosis

Gözde Betülay Yorulmaz: Bu sergide, organizmaların üreme ve davranışlarının hesaplamalı temsilleri olan bir dizi algoritmaya dayalı yapay yaşam (ALife) simülasyonu, olan etkileşimli bir enstalasyon “Meta(more)holosis” adlı eserim yer almaktadır. Kenti bir organizma olarak ele alıp kent verilerine ve izleyici etkileşimine bağladığı yapay yaşam algoritmaları ile yaşayan bir kent temsili kurar, izleyiciyi karmaşa ile düzen arasında gidip gelen bir ekosisteme davet eder. Organizmalar mikro ve makro yaşam olmak üzere evrimsel teorileri barındıran yapay bir ekosistem oluşturur. Sentetik organizmalar arasındaki simbiyotik ilişkiler, topluluktaki evrimi desteklerken aynı zamanda bilinci de ortaya çıkarır. Sistematik kurallara bağlı olan bu ekosistem, izleyicilerin veri girdisiyle birlikte etkileşimli parazit gibi davranmasıyla birlikte sibernetik bir mekanizma haline gelmektedir. 

Simülasyon geliştirilen Reaksiyon-difüzyon algoritmasıyla (Gray-Scott) öz-düzenleme, adaptasyon ve eş zamanlılık gibi kurallarla yapay yaşam formlarını adaptif davranışlara yönlendirirken, kente dair verilerle (trafik yoğunluğu ve gerçek zamanlı hava durumu verileri) temsil edilen dış etkiler ve izleyicinin etkileşimi ile yarattığı parazittin olağan işleyişi sürekli olarak bozarak yeniden adaptasyonu zorunlu kılar. Algoritmayı, evrim tabanlı bir otomat tanımlayabilirim; yaşam-ölüm üzerinden kuralları bağlı olarak işlerken organizmanın çevresel koşullara uyum sağlamak için evrimsel değişimler geçirdiği ve adaptasyon sağladığı bir dönüşüm süreciyle kademeli olarak gelişir. Enstalasyon alnındaki üç ekran, kendi dinamikleri içinde yapay yaşam temsilini; algoritma -her ekranda farklı yaşam-ölüm kuralları ve mimari çizimler yer alır-, algoritmaya eklemlenen kent verileri ve Arduino’dan alınan verilerin dönüşümü dinamik bir sentetik sistem oluşturur.

Aynı zamanda eser, karmaşık ve sentetik sistemlerle birleştirilerek “yapay simbiyoz” temasını işlemekte ve simbiyotik ilişkilerin keşfine odaklanmaktadır. İnsan-makine iş birliğini ve simbiyotik ilişkilerini karmaşık sistemler üzerinden yapay yaşam simülasyonuyla etkileşimli olarak deneyimlenmektedir.

Haluk Miraç Aykın-Hayat Arkadaşım Ekran

Haluk Miraç Aykın: Sergide Hayat Arkadaşım Ekran isimli 7 dakikalık bir video yerleştirme işim var. Program süresince yaptığımız buluşmalar  ve diyaloglarımız sonunda Yumuşak Disiplin için tasarladığım bir çalışma.

İmelda Kuyumcu-İsimsiz

İmelda Kuyumcu: Burada ‘İsimsiz’ bir çalışmayla yer alıyorum . Üretimim 4 adet üç boyutlu baskıdan ve bir animasyondan oluşuyor.

Naz Nar- Çarşının Kabloları / Cables of The Bazaar

Naz Nar: “Çarşının Kabloları / Cables of The Bazaar” isimli eserimle serginin bir parçasıyım. Eser kapalıçarşı özelinde kentte yüzyıllardır yer alan bina/bedenler ile kente yeni eklenen teknoloji sistemleri arasındaki ikili ilişkiyi gözler önüne sererken, böyle tarihi bir kent unsurunu kablo gibi bir nesneyi merkeze alarak anlatıyor ve nihayetinde bir seri temsil seti açığa çıkıyor. 

Bir yandan Kapalıçarşı tam da iki altyapı sistemi arasında geçiş yapmak üzereyken, bu iki sistemin aynı anda çarşıda bulunduğu anları kayıt altında alıyor. Buna değişimden önceki bir seri “ara kayıt” diyorum.

Xebat Bayram: Sergide “İsimsiz 1” ve “İsimsiz 2”  diye iki farklı eserim yer alıyor. 

İsimsiz 1, Satranç taşlarının kurallarını değiştirerek, politik sistemler ve sınıf farkını ele aldığım ve bu yeni kurallarla karşılıklı oynanabilen bir eserdir. “Satranç taşları bir gün oyunu başka türlü oynamaya karar verirse, bütün kabullerimiz altüst olmaz mı?”

İsimsiz 2, Göç meselesini ele aldığım ve oyun içerisindeki karakteri x noktasından y noktasına adımlarımızla hareket ettirdiğimiz, engelleri aşmasını sağladığımız, göç eden bir karakteri temsil ettiğimiz video oyun enstalasyon. “Adımlarımız bir göçmenin adımları olabilir mi?”

Yekateryna GrygorenkoYapay_arzu / Artifical_desire

Yekateryna Grygorenko: Ben, Yapay_arzu işimle yumuşak disiplinde yer alıyorum. Yapay_arzu, arzuların makineleşmesi ve teknolojiyle evrimleşen beden üzerine bir anlatı sunuyor. Yapay zeka, kapitalizmin iktidarının dil ve düşünce mekanizmasına uygun normlar üzerinden tasarlanmıştır. İktidara için arzular mekanizması tehlikeli bir şeydir.  İktidar için birey kontrol edilmeli ve kontorllü arzulara ahip olmalıdır. böylelikle de Arzuları olmayan, ya da arzu etme kapasiteleri elinden alınmış bir insan yapay zeka kadar bir makinedir.  Galeriye benim bulunduğum alana geldiğinizde bir küvöz, 4 organ ve bir ekranla karşılaşıyorsunuz. küvözde bulunan organlar, gerçekten de insan bedenindeki arzu mekanizmasını ortaya çıkartan organların tasvirleri olarak orada yer alır. Sağ tarafta bulanan ekranda ise yapay zekanın iki boyutlu bedenleşmiş haliyle karşılaşırız. küvözde bulunan organlarla izleyici yapay zekanın monoloğunu değiştirerek aslında iktidarın yapmaya çalıştığı makineleşmiş arzu mantığına karşı gelerek arzunun farkındalığını yaşar. 

Esin Hamamcı: Sergi ‘nesneyi disipline etme’ye odaklanıyor. Bu açıdan hangi teknik kullandınız? 

Beyza Dilem Topdal: Bu eserde temel olarak yapay zekâ teknolojilerine ve araçlarına başvurdum. Eserin adını düşünürken, balıkçılardan ve sevgili Defne Koryürek’ten öğrendiğim Marmara Denizi’nin bir kuluçkahane olarak tanımlandığı bilgisini anımsadım. Kendini sürekli yeniden doğuran, üreten ve yaşamın yeniden oluştuğu bir kuluçka gibi burası. Ancak artık sakat bir kuluçka. Bir çok insan müdahalesiyle iç içe geçmiş ve kendine yeni göç yolları, yeni üreme alanları bulmaya çalışan yaratıcı bir sakat canlı topluluğu. Burada da kullandığım teknolojiyle bir paralellik görüyorum, yeni bir lüfer resmi yapmasını istediğiniz yapay zekâ aynı lüferi farklı ışık ve renklerle sonsuza dek tekrar üretir. Ancak onu lüfer bedeninden soyutlayıp, kendi varlığına ait olmayan inorganik etkenlerle bozuma uğrattığınızda, dokusu hareketi ve sesi de değişebilir. 

Ceren Su Çelik: Eser yapay zekâ ile bellek süreçlerine kurgusal bir öneride bulunuyor. Eser metni ile sergi metni arasında bir  iletişim bulunsa da ben doğrudan “nesneyi disipline etme” kavramına odaklanmadım. Ancak günlük hayatımıza giderek daha fazla karışan, yapay zekâ teknolojisi üzerinden böyle bir okuma yapılabilir.

Eda Şarman: Nesneyi disipline etme temasına mimari bir yönden yaklaştım. Fiziksel ve sanal gerçeklik arasında gidip gelmek beden deneyimlerimize ve mekan algımıza yeni katmanlar katıyor. Bu bulunma halini tasvir etmede kullanılan immersion sanal gerçekliğin dayandığı ilkelerin başında geliyor. VR gözlüğünü takarak içine girdiğimiz yeni dünyalar. “çekilme” işini üretirken sergi alanında bulunan havuz ile sanal ortamda girdiğimiz dünyayı birleştirebilmek için sanal gerçeklik ve Unreal Engine ile çalıştım.

Eda Şarman- The Pull-Çekilme

Gözde Betülay Yorulmaz: Kendi kendine organizasyon, doğrusal olmayan dinamikler, faz geçişleri, çöküş ve patlama evrim dinamikleri gibi biyolojik karmaşık sistemlerin özelliklerini yansıtan etkileşimli bir canlı bir kent temsilini, simbiyotik ilişkiler ve ilişkilerin teknolojiyle birlikte bir parazite dönüşmesi üzerinden ele almakta ve insan-makine birlikteliğinin ortak yaşamını dönüştürücü diyaloglara dahil olmayı amaçlar.

Sibernetik ve karmaşık sistemleri bir araya getiren bu enstalasyon, iki fazdan oluşur. İlk faz olan “Düzen”, kurallara bir bağlı sistemi ve kusursuz insan- makine birlikteliğinin getirdiği kent modelini ortaya çıkarken; ikinci faz olan “Kaos”, sistemin başından beri var olan ideal insan- makine birlikteliği de parazitlenmeye başlar. Arduino’dan alınan verilerin etkileşimiyle faz 2’ye geçilmekte ve siborglaşan izleyicilerin sisteme dahil olmalarıyla kent ve ilişkilerin parazitsel dönüşümüyle kaotik davranışlar sergilemektedir.  Kaos ve düzen arasında sınır belirginliğini yitirip hayatın kendisinin işleyişinin kaotik bir sistem olduğu gibi kaotik bir hal alır.

Haluk Miraç Aykın: Ben çeşitli tekniklerle üretilmiş veya disipline edilmiş videolar kullandım ve mekanda düzenlediğim objelerle ilişki içinde bu videoları da yerleştirdim veya yansıttım.

İmelda Kuyumcu: Üretimimin tekniğini  MR kaydımdan elde edilmiş üç boyutlu otoportremden alıyor . Üç boyutlu modelleme yaygın olarak nesnelerin yüzey bilgisi üzerinden inşa edilir. MRI kaydını kullanarak kendi yüzümü , yüzeye odaklanmadan , iç boşlukları da dahil ederek inşa etmiş oluyorum . Aynı zamanda portremin geleceğini tasvir ederek, otoportre ve still life geleneğinin bakışı hapsettiği o ‘an’dan kurtarmaya çalışıyorum.

Naz Nar: Temsilin kendisi ve  temsil ortaya çıkarken kullanılan medyumlar aslında bu işin araştırmasını ortaya çıkardı. Bir nesne alınıp farklı temsillerle defalarca üretilince “sadece kablo” üzerinden ortaya Kapalıçarşı ile ilgili anlatılacak bir seri durum keşfedildi. Galiba hem nesne hem de araştırma  tam da medyumlarla disipline edildi.

Xebat Bayram: Sergide yer alan iki farklı eserimde de video oyunu  teknik olarak  kullandım. Yeni düzeni ve kurallara sahip olan satranç, doğrudan monitöre dokunarak oynanabilen bir oyun halini aldı. 

Diğer eserde ise göç meselesini ele aldım. Bu eserde, bizden uzakta ve bizden bağımsız olarak düşündüğümüz video oyun karakterini ayaklarımızın altındaki sensörlerle yürüttüğümüz bir teknik tasarım kullandım.

Yekateryna Grygorenko: Benim bu zamana kadar işlerimde kullandığım tekniklerden daha farklı bir yol izledim ben bu programla. Gerçekten de birbirinden farklı materyalleri bir araya getirerek kendi çapında belli bir disiplin oluşturdum diyebilirim. Yapay_arzu’yu üretirken, video, AI, özel donanım/yazılım, kumaş, elyaf, boya ve pleksi gibi birbirlerine çok uzak olupta birleşince güçlü bir dil oluşturan hibrit bir yapı oluşturdum diyebilirim.  

Önceki

Ekmel Ertan: "Teknolojiler sanat deneyimimizi dönüştürmeye, bir yandan da sanat üzerinden bizi disipline etmeye devam edecek."

Sonraki

Serdar Yaşar: "Sanatçıların dijital teknolojiyi anlamalarına ve iş akışlarına dahil etmelerine yardım etmek için Piksel.'i tasarladık."

Related Posts
Devamını Oku

Kreatif Dünyada Bir Mimar: Ceren Arslan

Esin Hamamcı, dijital sanatçı ve Kelly Wearstler Stüdyosu'nda konsept tasarımcısı olan, Archdaily Görselleştirme Ödülü'nü kazanan mimari tasarımcı Ceren Arslan ile konuştu.
Devamını Oku

Metaverse, Queer ve Dijital Kültür Üzerine Diyaloglar

İlker Cihan Biner, Atakan Yorulmaz ile toplumsal cinsiyet ile avatarlar arasındaki ilişkilerden Antik Yunan'dan bugüne teknolojik bakışları etkileyen meseleleri odağına alan bir söyleşi gerçekleştirdi.
Total
0
Share