Aykut Mercan yazdı: Geçmişinizi kaç Ethereum’a satarsınız?


Aykut Mercan

Hepimiz, her yıl binlerce fotoğraf çekiyoruz. Çoğuna bir daha asla bakmayacağımız bu fotoğraflar telefonumuzun hafızasında, eski bir harici diskte ya da çöpe attığımız bozuk bilgisayarımızın hafızasında unutulup kayboluyor. Uçakta internet çekmediğinden yapacak daha iyi bir şey bulamadığımızdan, eski bir sevgiliye dair şüphelerimiz tavan yapıp kendimizi haklı çıkaracak bir sebep aradığımızda ya da tuvalette canımız sıkıldığında rastgele gördüğümüz bu eski fotoğraflar genellikle ne bizim için ne de başkaları için pek bir değer ifade etmiyor.

Tabii ki burada bahsettiğim dijital fotoğraflarımız. Bunun bir adım öncesinde ise basılı görsel geçmişimiz var. Bir yerlerde, birilerinin çektiği ve aile albümlerinde tozlanan ve bizim sadece geçmişe özlem duyduğumuz nadir anlarda yüzleştiğimiz kareler.

Bu fotoğraflar ister dijital ister basılı olsunlar, bizim için manevi bir değere sahip olsalar da, toplumun geri kalanı için aslında yok hükmündeler. Bu nedenle bazılarımızın basılı fotoğrafik geçmişi sahaflarda son buluyorken, yakın zamanda birikmeye başladığımız trilyonlarca gigabyte’lık dijital görsel birikimin ilerde ne olacağına dair fikrimiz de yok.

Üniversite yıllarından tanıdığım ve bir dönem hem aktivizm alanında hem de sosyal olarak yolumun sıkça kesiştiği Tayfun Serttaş son yıllarda bu konuda çok değerli projeler üretti. Tayfun 2009’da “Stüdyo Osef”, 2011’de ise “Stüdyo Galatasaray” işleri ile hem görsel hem de sosyolojik olarak çok önemli olan kareleri unutulmaktan kurtarıp, ölümsüzleştirdi. Tayfun çok özel bazı göselleri topluma yeniden kazandırmış olsa da, fotoğrafın ve filmin icadından bu yana ürettiğimiz katrilyonlarca kare zamanla kayboldu.

Sanırım tam bu noktada Web 3.0 ve NFT’lerden bahsetmek çok yerinde olacak. İnternetin hayatımıza girdiği ve limitli bir kitlenin kullanımında olduğu Web 1.0 evresi, az sayıdaki içerik üreticisinin kullanıcılara ilettiği bilgiden ibaretti. İnternetin bu evresini analog televizyon yayınları ya da radyoya kıyaslamak çok da absürt olmaz. Bir sonraki adım olan Web 2.0 ise bizlere içerik sağlayıcıları ile etkileşim kurma fırsatı sundu. Bir başka deyişle internet interaktif hale geldi. Sanal dünyadaki her adımımız interneti büyüttü genişletti. İnternetteki veri bulutu büyüdükçe ve bu veri daha fazla analiz edilmeye başlayınca, yeni ürünlerin önü açıldı ve bugünkü sanal yapı oluştu. 

Yakın zamanda hayatımıza giren Web 3.0 ise internetin toplum hayatına etkilerinin köklerinden değişeceğini işaret ediyor. Web 3.0’ün ne olduğunu henüz bilmeyenler, Google’da bunun cevabını kolaylıkla bulabilirler. Ben, kendi anladığım şekilde ifade edersem ise şunları söylebilirim; Web 2.0 internette bizlere sunulan içeriklere erişmenin ötesinde, onlarla etkileşime geçme imkanı tanıdı. Bugün kullandığımız ve bu satırları okuduğunuz sistemin ta kendisi olan Web 2.0, “centralized” yani -bir merkeze bağlı- ağları ifade ediyor.  Web 3.0 ise internetin sahipliğini merkeziyetçi yapıdan kurtardığı gibi bizlere kullancısı değil, sahibi olabileceğimiz bir evren sunuyor.

Başka bir açıdan bakarsak, Web 2.0 altyapısı ile bizlere sunulan hizmet ya da ürünleri satın alabiliyoruz. Web 3.0 ise, bizlere internette satılan şeyleri değil, internetin kendisini satın alma fırsatını sunuyor. Yani yeni internet bizlere birilerinin ürettiği videoları izleme hakkını değil, videoların kendisini satıyor. Ya da çok severek paylaştığımız bir görseli paylaşarak, paylaştığımız platformda beğeni toplamak yerine o görseli satın alarak, sahip olduğumuz görsel üzerinden gelir elde etmeye olanak sağlıyor. Bunlar tabiki samanlıkta bir toplu iğne denebilecek kadar limitli örnekler.

Peki aile albümlerimizle başladığım yazımın Web 3.0’ün kullanıcı merkezli, daha doğru deyişle merkeziyetsiz dünyasına uzanmasının nedeni ne? Görünen o ki yakın gelecekte internet kullanıcısı için bugün sıkça kullandığımız “paylaşım” teriminin yerinin “üretim” alacak. Yani bugünün influencerları ya da Youtuberları nasıl ki sadece ticari olarak paylaşım yani dijital üretim yapıyorsa yakın gelecekte hepimiz her paylaşımızı birer dijital varlığa dönüştürerek, birer dijital üretici haline geleceğiz. Çocuğumuzun ilk doğum günü fotoğrafı, ilk kez gittiğimiz bir ülkede kaydettiğimiz rastgele bir video ya da severek söylediğimiz bir şarkının kaydı bir tuşla NFT’ye dönüşebilecek ve alınıp satılacak. Bu durum toplum ve ünlüler arasındaki farklı günden güne azaltacak ve belgelediğimiz geçmişimiz bir ürün haline dönüşeceği için yok olma tehlikesinden uzaklaşacak.

Görsel: Business Insider

Yerel bir örnekle yeniden açıklamak istersek, Türkiye’de çok popüler olan düğün videolarının NFT’leri Web 3.0 ile yeni evlenen çiftlere bir gelir kapısı mı oluşturacak? Ya da NFT olarak satıp gelir elde edebileceğimiz videolarımız, doğal halinden uzaklaşıp, düğün davetlilerine satılacak birer yatırım aracına mı dönüşecek? Bu düğün NFT’sinin potansiyel alıcısı olan davetliler söz konusu düğünde kendileri gibi mi davranacak yoksa düğündeki davranışlarını videoda nasıl görünmek istediklerine göre mi şekillendirecekler? Yani NFT’ler bugünümüzü mü yansıtacak yoksa geleceğimiz NFT üzerinden mi şekillenecek?

Şüphesiz ki gelecek nesiller bu yeni internet evreni ile büyüyeceğinden onlar görsel birikimlerini bu sorulara cevap verdikten sonra üretecek. Ancak analogdan dijitale geçen bireyler gibi, Web 2.0’den Web 3.0’e geçen nesiller olarak biz kendi anılarımızı NFT’ye dönüştürürken nasıl bir yol izleyeceğiz? Geçmişimizin kayıtlarını NFT pazaryerlerinde satmak istersek iş modelimiz ne olacak ve onları nasıl fiyatlandıracağız?

En önemlisi, bazılarımızın geçmişi NFT olarak çok para ederken, bazılarımızınki ile hiç kimse ilgilenmezse bu yaşadığımızın hayatın hiçbir değeri olmadığı anlamına mı gelecek?

Önceki

Ozan Türkkan'la Tanışın

Sonraki

Gizem Erhan: "Bence NFT, sanatçıların fiziksel ortamda yapamadıklarını yapabilmelerini sağlıyor ve kısıtlanmışlığı hissettirmiyor."

Related Posts
Devamını Oku

Benlik Tasarımı, Dijital Sanatın Etkileri

İlker Cihan Biner, bu ay köşesine Süleyman Yılmaz'ı konuk ediyor. Kendisiyle dijital sanatın getirdikleri, malzeme ve estetik ilişkisi, dijital sanatın seyri, sanat tarihi ile NFT ilişkisi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Devamını Oku

Art Basel Miami´de Kadın Sesleri

Ümit Sural bu ayki yazısında Art Basel Miami'yi ele alıyor. Art Basel'deki Web3, Nft, yapay zekâ gibi yenilikçi girişimlerin karşılığını değerlendiriyor.
Devamını Oku

Yapay Zekâ Paradoksu

Ümit Sural, DALL-E VE Midjourney tecrübelerini sanatçı gözünden aktarıyor.
Total
12
Share