Mu Tunç ile “Genç Rönesans- Dijital Yaratıcıların Hayatta Kalma Rehberi” Üzerine

Esin Hamamcı, “Genç Rönesans” kitabının yazarı, yönetmen ve yapımcı Mu Tunç ile söyleşti.

Mu Tunç’un, pek çok gence ilham olması için kaleme aldığı “Genç Rönesans-Dijital Yaratıcıların Hayatta Kalma Rehberi” kitabı günden güne gelişen teknolojinin mesleklere olan etkisine değinip şu soruyu soruyor; gelecekte “dijital meslekler” bizleri nasıl etkileyecek? Bu soruyu cevaplandırırken karşımıza çıkacak zorluklara adım adım rehberlik ediyor. Mu Tunç ile hem yeni çıkan kitabı hem de MUBI Türkiye macerası, dijital reklam modeli alanındaki tecrübeleri üzerine sohbet ettik.

Esin Hamamcı: Kitabınızda “Genç dijital yaratıcıların hayatta kalması nasıl mümkün olacak?” sorusuna cevaplar arıyorsunuz. Bu kitabı yazma fikrinizde bu soruyu sordurtup sizi kitap yazmaya sevk eden istek/amaç neydi?

Mu Tunç: Etrafımdaki birçok yaratıcı gencin, farklı zevklere sahip olmalarına rağmen yine herkes gibi şablonlar içerisinde davranmalarını görmekten biraz sıkılmıştım açıkçası. Söylenmek yerine, geleceğe dair teknoloji ile yaratıcı ekonomilerin geleceğinin önemini anlatan bir kitap yazmak istedim ki böylece üzerime düşen görevi de ben yerine getirmiş olayım. Çünkü ne yazık ki, Türkiye’de gerçekten önemli konularda bilgi sahibi olan kişiler, fikirlerini kendilerine saklamayı tercih ediyor. Bunu değiştirmek için yazdım. Biraz da gerçekten görev edindim çünkü Türkiye’de teknolojinin ilerlemesi konusunda çok fazla kafa patlatılmıyor. Kozmetik herkesin konuştuğu sakız fikirler dışında gerçek anlamda teknolojini ilerleyişini anlayan da fazla insan olduğunu düşünmüyorum buralarda. Gelecekte de birileri gelip beni bulduğunda, ‘doğduğun yer için kafa açıcı hiçbir şey yaptın mı?’ gibi…. Bir şey derse, ‘bak ben anlatmaya çalıştım 2022 senesinde…’ diyebilmek için yazdım kitabı.

Esin Hamamcı: Önsözde hiper-normalite çağda yaşadığımızı söylüyorsunuz. Bu dönemi nasıl adlandırırsınız?

Mu Tunç: Yaşadığımız hiper-normalite çağı, artık geri döndürülemeyecek kadar değişim hızının aynı seneler ve hatta aynı ay içerisinde binlerce, yüz binlerce değişimin yaşandığı bir zaman dilimine dönüşmekte. Önemli çığır açan fütürist Alvin Toffler’ın geçtiğimiz yüzyılda anlattığı hızın da ötesine ulaşıldı şu anda. Öyle ki, insanın kavrama boyutunu geçti. Bu yüzden de gündelik hayatta insanoğlu-kızı error vermekte. Büyük ihtimal bu yüzyılın başlangıcı insanlık tarihinin en fazla değişimi ilk defa deneyimlediği yüzyıl olacak. Bir sonraki bundan da kat be kat hızlı olacak. Öyle ki, çip üretimi için ortaya atılan ‘Moore kanunlarının’ bahsettiği, her iki senede çip üretimin katlanarak hızlanacağı olan kavram, gündelik hayatımızın kendisini de şekillendirmeye başladı.

Esin Hamamcı: İsterseniz kitaba girmeden önce biraz sizden bahsedelim. Yazar kimliğinizin yanı sıra Coca-Cola, L’Oreal, MasterCard, Starbucks ve diğer birçok uluslararası markanın reklam ve dijital pazarlama kampanyalarının yaratıcı süreçlerini yönettiniz. Aynı zamanda yönetmensiniz. Film yapımcılığı da yaptınız. Tüm bunlar sizi bu kitaba nasıl hazırladı? Farklı sektörden edindiğiniz tecrübelerin bir yansıması diyebilir miyiz?

Mu Tunç: Artık trans hibrit bir çağda yaşıyoruz. Bu trans kavramının boyutları, anladığını zanneden kişiler tarafından bile tam anlaşılmış değil ne yazık ki. İş dalları ve alanları, eskilerin dede zihniyetindeki gibi değil artık. Ben buna hep inanıyordum ve gittikçe sahip olduğum birbirinden farklı bilgi dalları aslında birleşmeye başladı. Bundan Steve Jobs çok bahsediyor ve kitapta örneklerle anlatıyorum. Özellikle Stanford’da yaptığı fahri diploma konuşmasında; ‘sahip olduğun bilgi noktalarının gelecekte bir şekilde birleşeceğine inanmalısın…’ diyor. Ben de buna inanıp hep ilerledim ve şu anda hayatımda bunun kazancını yaşıyorum. Çünkü gerçekten birbirinden kopuk gibi gözüken ilgi alanları ve bilgiler, aslında ruh ile zaman geçtikten sonra harmanlanıyor.

Esin Hamamcı: MUBI Türkiye maceranızı anlatmak ister misiniz? Kitabın “Dijital Yaratıcının Dönüşümü” bölümünde de bahsediyorsunuz. Burada da dijital reklam modeli alanında ilk tecrübeleriniz mevcut. Bu sizin için nasıl bir deneyimdi?

Mu Tunç: Tabii. Ben dünyanın en büyük reklam ajansı McCann’de Dijital Büyüme Direktörü (Digital Growth Officer) olarak 2011 yılında çalışırken, MUBI’nin kurucusu Efe Çakarel’i yakınen biliyordum. Kendisi o zamanlar Auteurs isminden platformu MUBI’ye yeni çevirmişti ve Londra’ya taşınıyordu. Biz bir İstanbul ziyaretinde sohbetimizin verdiği enerjiyle, kendisinin oluşturmaya çalıştığı yeni MUBI’yi tamamen baştan aşağı değiştirecek marka tavrını oluşturmaktan bahsettim ve o da bu enerjiye inandı. Ben de McCann’den istifa edip, ertesi hafta kendimi Londra’da yanında buldum. Birlikte şu anda halen kullanılmakta olan ‘Her Güne Bir Film’ iletişim konseptini çalışmaya başladık ve Efe’nin yönlendirmesiyle, ben MUBI Türkiye’yi kurdum. Aslında MUBI Türkiye’nin yaptığı tüm çalışmalar ile İngiltere, Almanya ve hatta tüm kuzey ülkelerinin iletişim stratejilerine yardımcı oluyordum. Tüm bu süreç beni Startup Branding uzmanı yaptı ve MUBI’de benim ilk uzmanlık branding projem oldu. Sonrasında Les Benjamins markasının baştan aşağı kullandığı iletişim stratejisini oluşturmak için ayrıldım. Halen Les Benjamins’in kullanılmakta olduğu EAST + WEST duruşuyla, marka yaratma uzmanlığım uluslararası boyuta ulaştı.

Esin Hamamcı: Kitabın bir bölümünü oluşturan soruyu bir de burada sormak istiyorum. Tabii siz uzun uzun yazmışsınız ama “Yeni Dijital Dünya Düzeninde Kaçırdığımız Değerli Şey Nedir?”

Mu Tunç: Sensin. Kişi gerçek anlamda kendi değerini anlarsa, bu yeni dijital dünya da hak ettiği yeri bulacak. Burada bahsettiğim değer ne yazık ki, Türkiye gibi ülkelerde kişinin kendi egosunu pohpohlaması gibi algılanıyor. Söylemeye çalıştığım şey, etrafımdaki birçok gencin hâlâ eskilerin dede zihniyetinde davrandığını ve etraflarındaki cool görünümlü ama aslında cahil kişilerin onayları için yaşadıklarını görüyorum. Bu yüzden de en değerli şey olan, kendisini bulamıyor. Çünkü etraflarındaki arkadaşı zannettiği kişiler, aslında onun çok daha ileriye ulaşmasını istemiyor. Bu yüzden yüksek anarşist hiçliğe-benliğe ulaşmaya çalışanlar kazanacak. 

Esin Hamamcı: Şu anda bilinen tüm markalar dijital platformlarda bir arayışın içinde. Sadece sanat sektörünü değil, pek çok sektörü etkileyen bir yenilikten bahsediyoruz tabii. Pek çok merkeziyetsiz sistemler de kendini göstermeye başladı. Bu dönüşüm hakkında ne düşünüyorsunuz? Pandeminin de bu dönüşüme katkısı var mıdır, varsa nedir?

Mu Tunç: Ben kitapta şunu anlatmaya çalışıyorum. Şu ana kadar dönüşüm diye zannettiğimiz şeyler aslında gelmekte olan gerçek dönüşümün zerre ufacık ayak sesinin yankısı. Öyle bir değişim silsilesi gelmekte ki, pandemi diye bir şeyin varlığı, sanki Roma döneminden bir hikâye gibi algılanacak. Gelecekte olacakların yanında, şu ana kadar ileri teknoloji diye adlandırdığımız gelişmeler, gerçekten taş devri çanak çömlek olarak hatırlanacak.

Mu Tunç

Esin Hamamcı: Dijital platformlar film-sanat sektörünü nasıl değiştirir ve faydaları ne olabilir sizce?

Mu Tunç: Tüm bunları Genç Rönesans kitabımda dünyadaki örneklerle birlikte tatlı bir dille aktarıyorum. Dijital platformlar ne yazık ki, sanat sektörünü yüksek insani ruh değerine ulaştıracak iken, eskilerin VHS video satan veya sinema salonlarının sahiplerinin sunduğu sanata olan katkıyı sinema alanında sunamadılar. Dijital platformlar tamamen bir içerik çöplüğüne dönmeye başladı. Sanatçıya değer verme konusunda da sıfır ilerleme kaydettiler. Örneğin; 70’lerin, 80’lerin, 90’ların, 2000’lerin sinema salonları; Quentin Tarantino, David Lynch, Francis Ford Coppola, Christopher Nolan, Ridley Scott, George Lucas, Steven Spielberg, Martin Scorsese, Stanley Kubrick, Coen Brothers, David Fincher gibi baba ötesi muhteşem yönetmenlerin var olmasını sağlamışken, günümüze geldiğimizde onlarca senedir aktif olan dijital platformların var ettiği bir tane bu isimlere denk global yönetmen ismi söyleyin diye sorsam, sessizlik dışında cevap alamazsınız. Üstüne yetmezmiş gibi, dijital platformlar projelerin posterlerine yönetmenin ismini dahi yazmaktan çekiniyor. Biraz Cannes, Toronto, Venice gibi film festivalleri kaldı da, oradan zaman zaman olur da bir iki isim çıkarsa, belki dünyada biraz tanınıyor. Dijital platformlar ne yazık ki, sanatı yüksek bir yaratıcı ruha ulaştırmak yerine, yaratıcıları harcayan veya tanımayan, üstüne maddi gelirlerini de ellerinden alan, tamamen borsadaki hisse senetlerinin değerlerini düşünen makinelere dönüştüler. Güzel haber ise, herkes bunu görmeye başladı. Bence dijital platformlar şu anda müzikten filme tüm sanat formlarını algoritmaların karar verdiği basit şablonlarla, alçaltıcı bir hale getirmekte. Bunu kitapta çok tatlı bir dille aktarıyorum. Ben açıkçası web3 ve hatta web4 ile web5 sonrasında gerçek tam değişimin geleceğine inanıyorum. Şu andaki yaşadığımı dönemde sanat tarihinin en alçaltıcı içerik çöplüğü dönemi olarak görülecek ve hatta bence hiçbir proje hatırlanmayacak bile. Bahsedilen dizilere bile baktığınızda, içlerinden bir “Seinfeld” değerinde hatırlanan proje bulmakta zorlanırsınız. Bana verilen “Breaking Bad” örneğine de hep şunu söylüyorum. “Breaking Bad” dizisi dijital platformlar zamanında çıkmadı. Herkesin eleştirdiği ve ucuz gördüğü televizyoncular çıkardı. Bildiğiniz klasik bir Amerikan televizyon kanalında çıktı. Eski kanal Televizyoncuları bile sinema sanatına daha fazla katkıda bulundular. Kitapta yer verdiğim Martin Scorsese’nin sözlerinin özetiyle bitirmek istiyorum… “Günümüzde sinema sanatı ‘içerik’ adıyla tamamen değersizleştirilen bir olgudur.”

Esin Hamamcı: Peki NFT’ler hakkında düşünceniz nedir? Sizce geleceğin teknolojisi midir yoksa şişirilen bir balon mudur? NFT çok yeni bir alan olduğu için herkesin bu konuda kafası karışık, dinleyenleri/okuyanları aydınlatmak ister misiniz?

Mu Tunç: Tabii…Başta da dediğim gibi, Türkiye’de teknoloji kullanımı çok fazla olmasına rağmen, teknolojik gelişmelere olan bilgi gerçekten çok yüzeysel. Kulaktan dolma kozmetik fikirlerle herkes yeni çıkan gelişmeleri ağzına sakız yapıp, sonra birkaç ay sonrasında sıkılıp bırakıyor. Oysaki NFT ile yepyeni anlayış modellerini algılamaya ve gündelik hayatta kullanmaya başladık. ‘Akıllı kontrat’lar gibi, iş hayatını baştan aşağı değiştirecek önemli gelişmeler var. Üstüne kripto birimler ile de sanatsal işin değeri tamamen değişti. Sadece sanatı üreten değil, toplayan (collect) eden kişi de değerli olmaya başladı. Kimlerin sizin sanat eserinize değer biçtiği, adet veya sayı dan daha önemli olmaya başladı. Geçtiğimiz yüzyılda bir sanatçının ne kadar fazla bir filmi izlenir veya müziği dinlenirse, o sanat eseri o kadar değer görürdü. Günümüzde ise kapalı Discord grupları aracılığıyla veya özel exclusive sunulan whitelist’ler aracılığıyla, sanatını üreten kişinin kimlere işini vermediği daha önemli olmaya başladı. Bu baştan aşağı yepyeni bir tavır. NFT’ye bu çerçeveden baktığınızda olan biteni daha iyi görmektesiniz.

Esin Hamamcı: YouTuber, Gamer, Videographer, Instagrammer gibi pek çok yeni kavram türedi. Siz bu alanlardaki yenilikleri “Genç Rönesans” olarak adlandırıyorsunuz. Tam olarak nedir “Genç Rönesans”?

Mu Tunç: Tüm bunları sadece başlangıç seviyesi olarak görüyorum. Hepsi çok yakın gelecekte evrildiğimiz ‘yaratıcılar (creator) ekonomisi’ dünyasında, temel başlangıç seviyesi olacak.

Esin Hamamcı: Bu yeni düzende sizin planlarınız var mı?

Mu Tunç: Tabii. Özellikle hayatımda uluslararası boyutta önemli gelişmeler var. Kanadalı bir yapımla yeni filmim çıkıyor olacak. Amerika’nın birçok önemli sanatçılarının müzik filmleriyle, çok yenilikçi bazı start-up markaların da ‘yaratıcı direktörlüğünü’ üstlenmeye başladım. Ben yakın gelecekten aşırı umutluyum. Etrafımdaki herkese de daha az haber ve içerik takip etmelerini ve kendilerine fokus olmalarını tavsiye ediyorum. İnanılmaz bir yüzyıldayız. Gelecekte bu zaman dilimimiz daha iyi anlaşılacak.

Mu Tunç; yönetmen, yapımcı, yazar ve startup marka uzmanı yaratıcı bir beyindir. McCann gibi dünyanın en büyük reklam ajansında ‘dijital marka yöneticiliği’ ile Coca-Cola, L’Oréal, MasterCard, Starbucks gibi global markaların reklam ve dijital pazarlama kampanyalarını yönetti. Dijital sinema platformu MUBI ve lüks moda markası Les Benjamins ‘in global marka direktörlüğünü üstlendi ve dünya iletişim dilini tasarladı. Londra ve Paris’te yaşadı. Mu’nun Günlüğü (Diary of Mu) ismiyle paylaştığı film serisi, internetteki öncü vlogging projelerden biri oldu. Türkiye’nin ilk punk filmi olarak değerlendirilen ARADA ile ilk uzun metraj filmine imza attı. New York’tan Londra’ya, Reykjavik’ten Tel Aviv’e kadar birçok önemli Amerikalı ve Avrupalı sanatçılar için müzik videoları yönetti. İkinci uzun metraj filmiyle Netflix’in dünyada gösterdiği ilk Türk belgesel filmi meydana getirdi. ‘Genç Rönesans’ ismiyle dijital yaratıcılar, teknoloji ve etik gelecek hakkında düşünceler barındıran kitabını geçtiğimiz günlerde yayınladı. 

Mu Tunç’un “Genç Rönesans-Dijital Yaratıcıların Hayatta Kalma Rehberi” kitabının 2.baskısı çıktı, incelemek için tıklayınız.

Esin Hamamcı

esin@nftify.com.tr

Önceki

Dijitalin Liderleri Digital Age Tech Summıt’te Buluştu

Sonraki

Balmain Markası, NFT Destekli Bir Ekosistem Olan Non-Fungible Thread'i Yaratıyor

Related Posts
Devamını Oku

Kreatif Dünyada Bir Mimar: Ceren Arslan

Esin Hamamcı, dijital sanatçı ve Kelly Wearstler Stüdyosu'nda konsept tasarımcısı olan, Archdaily Görselleştirme Ödülü'nü kazanan mimari tasarımcı Ceren Arslan ile konuştu.
Devamını Oku

Metaverse, Queer ve Dijital Kültür Üzerine Diyaloglar

İlker Cihan Biner, Atakan Yorulmaz ile toplumsal cinsiyet ile avatarlar arasındaki ilişkilerden Antik Yunan'dan bugüne teknolojik bakışları etkileyen meseleleri odağına alan bir söyleşi gerçekleştirdi.
Devamını Oku

Benlik Tasarımı, Dijital Sanatın Etkileri

İlker Cihan Biner, bu ay köşesine Süleyman Yılmaz'ı konuk ediyor. Kendisiyle dijital sanatın getirdikleri, malzeme ve estetik ilişkisi, dijital sanatın seyri, sanat tarihi ile NFT ilişkisi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Total
0
Share