Reklamcılar NFT’nin Yükselişinden Neden Korkuyor?

Görünen o ki, özgürce üretme bilinci ve kendi işinin patronu olma düşüncesi ajansların yaratıcı iş gücü bulmasının önüne her geçen gün yükselen bir duvar örüyor.

Reklam ajanslarının işleyişi uzun yıllardır pek değişmedi. Ajanslarda onlarca yıldır var olan, adı konmamış kast sistemleri ve bu kastlar arasındaki geçişin imkansızlığı yaratıcı zihinler üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor, ancak sektörden çıkış için parlak bir yol bulamayan sanat yönetmenleri, tasarımcılar, illüstratörler gibi yaratıcı zihinler mutsuz olmalarına rağmen monoton işlerine devam ediyorlardı. Ajansların iş yükünün büyük çoğunluğunu üstlenen, çoğu zaman sabahlara kadar çalışan bu kişiler iş gelir paylaşımına gelince ise genellikle pastanın en küçük dilimi alıyorlardı.

Bu düzen sanki yeterince kötü değilmiş gibi durum sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile birlikte daha da kötüleşti. Sektöre yeni giren ajansların iş yapış süreçleri yaratıcı ekiplerin özel hayatlarına ayırabilecekleri zamanı sıfıra indirdi. Çünkü dijital ajans, yeni nesil ajans, sosyal medya ajansı gibi kategoriler altında bölünerek büyümeye devam eden sektör hedef kitleye ulaşabileceği zamanın 24 saate yayılmasını fırsat bilip çalışanlarına daha fazla baskı uygulamaya başladı.

Gitgide kötüleşen bu düzenin yaratıcısı ise hiç şüphesiz “network ajansı” ya da “global ajans” olarak bildiğimiz sektörün vampirleri. Yerel ajanslara göre nispeten daha yüksek maaş ödeyebilen, global referansları sayesinde müşteri pazarından hak etmediği oranda büyük bir pay alan bu uluslararası kuruluşlar genç yetenekleri ise “bizi cv’ne yazarsan önün açık olur” vaadleri ile sömürüyordu.

Bu yamyam ajans kültürünün en tehlikelisi ise bir network ajans tarafından satın alınmış, eski yerel ajanslar. Çünkü bu ajanslar hem sömürü kültürünü içselleştirmiş büyük global ajansları hem de sadece patronuna kazandıran lokal ajans kültürünü temsil ediyorlar. Bu ajansların başkanları genellikle herhangi bir utanma belirtisi göstermeden faaliyet gösterdikleri ülkelerin sözde ödül törenlerinin başkanlıklarını üstlenip, o ödül törenlerinde kendi ajanslarına üçer beşer ödül dağıtırken, lüks otellerin balo salonlarında geç saatlere kadar uzayan ödül törenlerinden daha çekilmez ve uzun süren şey ise ajanslarda çalışanların mesai saatleri oluyordu.

Zaten adil ya da çekilir olmayan bu reklamcılık kültürünün üzerine bir de pandemi süreci gelince, ajans emekçileri kendilerini daha da zor hayatın içerisinde buldu. Salgını fırsat bilen, çoğu aslında pandemiden pek de etkilenmemiş olan müşteriler ajansları, ajanslar ise bu vesile ile çalışanlarını daha da çok sömürmeye başladı. Başta “evden çalışıp rahat ederim” diye düşünen ajans çalışanları kısa süre sonra gördükleri rüyanın aslında 7/24 çalışmak zorunda kaldıkları bir kabus olduğunu anladı.

Sermaye sahipleri ve büyük ajans patronları için tıkır tıkır işleyen bu çarkın takıldığı ilk engel metin yazarı, grafik tasarımcı ya da sanat yönetmeni pozisyonlarındaki bazı yeteneklerin sosyal medya platformları üzerinden para kazanarak bağımsızlıklarını kazanması oldu. Bu popülerliği fırsat bilip kendi kanatları ile uçmaya başlayanlar tüm sektör tarafından parmakla gösterilse de, bu özgürleşme bir elin parmaklarını geçmeyecek yaratıcı zihinle sınırlı kaldı. Bu durumu takiben yükselen NFT devrimi ise daha büyük kitlelere yepyeni bir düzenin kapılarını açtı.

Yıllarca müşterilerin limitli vizyonlarları nedeniyle yaratıcılıktan uzak ve birbirini tekrar eden işler yapmak zorunda bırakılan ajans çalışanları, NFT’lerin sunduğu özgürlük sayesinde kendi hayal dünyalarını işlerine yüzde yüz yansıtma imkanına kavuştu. İlk nesil NFT’lerin gördüğü ilgi ve yüksek satış rakamları nedeniyle reklam sektöründen pek çok kişinin bu alana daha çok yönelmeye başladı. Genç yetenekler ise eskiden iyi bir kariyer fırsatı olarak gördükleri ajansları gelecek planlarından çıkarmaya başladı.

Görsel: Mehmet Geren / Behance

Bugün internette yapılacak basit bir arama yıllarca çalıştığı işinden ayrılıp, kendi NFT’lerini üreten ve özgürce çalışan sanatçıların varlığını ortaya koyuyor. Bazı isimler on yılda kazandığı parayı bir kaç ayda kazandığını öne sürerken, bazı isimler ise eskisi kadar para kazanmasalar da en azından istedikleri şekilde üretebiliyor olmanının tatminini yaşadıklarını belirtiyor.

Görünen o ki, özgürce üretme bilinci ve kendi işinin patronu olma düşüncesi ajansların yaratıcı iş gücü bulmasının önüne her geçen gün yükselen bir duvar örüyor. Televizyon ve gazete gibi geleneksel kanalların engellenemez düşüşüne bir de zorlaşan iş gücü bulma ihtimali eklenince bildiğimiz anlamda reklam dünyasının sonu gelmiş gibi görünüyor.

Aykut Mercan

Önceki

NFT Dünyasının Kökenlerini Anlamak için Okumak Gereken Dört Kitap

Sonraki

Ferrari'nin metaverse hamlesinden, KAFA dergisinin NFT koleksiyonuna Günün Gündemi

Related Posts
Devamını Oku

Benlik Tasarımı, Dijital Sanatın Etkileri

İlker Cihan Biner, bu ay köşesine Süleyman Yılmaz'ı konuk ediyor. Kendisiyle dijital sanatın getirdikleri, malzeme ve estetik ilişkisi, dijital sanatın seyri, sanat tarihi ile NFT ilişkisi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Devamını Oku

Art Basel Miami´de Kadın Sesleri

Ümit Sural bu ayki yazısında Art Basel Miami'yi ele alıyor. Art Basel'deki Web3, Nft, yapay zekâ gibi yenilikçi girişimlerin karşılığını değerlendiriyor.
Devamını Oku

Yapay Zekâ Paradoksu

Ümit Sural, DALL-E VE Midjourney tecrübelerini sanatçı gözünden aktarıyor.
Total
0
Share