Fijital: NFT’ler aracılığıyla bir sanat deneyimi yaratmak

Oğulcan Yıldırım “fijitalleşme”yi değerlendiriyor.

Dijital alana odaklanarak bir sanat deneyimi yaratmak oldukça popüler tanımlar ve etkinlikler haline gelse de AR, VR, metaverse gibi kavramlar markalaşmanın birer kurbanı olarak, oldukça hızlı bir biçimde yıldızları sönmüş gibi görünüyor. Fakat gerçek teknoloji ve deneyim, buzdağının görünmeyen kısmında yatıyor.

Yayoi Kusama-The Obliteration Room


Dijitalin etkisiyle fiziksel dünya teknolojik olarak mobil cihazlara ve araçlara kadar indirgendi. Öyle ki, gündelik işlerimizi bile mobil cihazlarımızla halletmeye başladık. Kimileri gelecekte VR gözlüklerine bağlı yaşayacağımızı, kimileri ise teknolojinin ve medeniyetin çökeceğini düşünüyor. Aslında bu iki radikal ucun arasında, geleceğimizin önemli bir halkası var… ‘’Fijital’’
Fijital alan açısından bakıldığında sürekli bir değişim süreci içinde olan teknoloji olanakları, bilgisayar kullanımı ve iletişim araçları ve biçimleri gibi yenilikleri de kaçınılmaz olarak beraberinde getirmiştir. Uzun yıllar boyunca iletişim, eğlence ve bilgi işlem gibi alanlarda kendini gösteren teknolojik uygulamalar artık sergileme ve sanat eserinin deneyimlenmesi gibi kültürel alanlarda da yavaş yavaş kendini göstermeye ve ağırlığını hissettirmeye başlamıştır. Çoğunlukla iletişim, bilgi verme ve deneyim kazandırma gibi amaçlarla kullanılan dijital sergileme yöntemleri, NFT’lerin yaygınlaşması ile oldukça geniş bir uygulama ve deneyim alanı kazanmıştır. Deneyim odaklı uygulamalar, üç boyutlu projeksiyonlar ve interaktif teknolojilerden oluşan sergileme teknikleri, sanat eserine ulaşmakta yeni fırsatlar sağlamış ve deneyimsel olarak pek çok uygulamayı yeniden keşfetme olanağı vermiştir. Son 20 yıla bakacak olursak sanatsal deneyim, milenyumun ilk yıllarında ses ve görsel deneyim üzerine kurgulandı ve günümüz teknolojileri ile ileri bir seviyeye gelse de sanat piyasasından çok oyun sektörüne hitap etti. Çünkü sergilemenin yalnızca ‘’nesneyi ya da imgeyi vurgulamak’’ olmadığını, bunun için küratöryel bir altyapıya sahip olmak gerektiğini tecrübe etmiş oldu. Küratöryel bakış açısı bu bağlamda eser ve izleyici arasındaki zincirin bir parçasıdır. Gerçek şu ki sanat yapıtının sadece dijital ortama aktarımı onu ruhundan koparan sahte bir etki yaratıyor. Bunu aşmak için eserle dijital ortamda olan bağının fiziksel anlamda kurgulamalı ve izleyici üzerinde psikolojik bir etki yaratmak gerekmektedir. Buradaki deneyimi artırmanın yolu sadece sanatçı, küratör ve izleyici arasında televizyon ekranları kurgulamaktan çok daha fazlasıdır. Tüm bu deneyimlerin içerisine tasarımın ve farklı disiplinlerin bakış açısı girmelidir.

TeamLabJapan


Başlangıçta iletişim ve pazarlama alanında keşfettiğimiz bu güç, artık sanat alanında blokzincir teknolojisini de kapsayan bir alanda büyüme göstermeye başladı. Sanat yapıtının yarattığı psikolojik etki, çevre ve mekanla kurgulanarak, teknolojik altyapı ve araçlar aracılığıyla yeni bir yaklaşımla sergilenmesi çok da yeni bir hikaye değil aslında.
Örneğin; 2001 yılında Japonya’nın Tokyo kentinde kurulan disiplinlerarası bir sanatçı grubu olan uluslararası bir sanat kolektifi olan TeamLab bunun bir örneği. Kendilerine “ultra teknoloji uzmanı” diyen sanatçılar, programcılar, mühendisler, CG animatörleri, matematikçiler ve mimarlardan oluşmakta. Bugün sanatı deneyim haline dönüştüren araçları ve paydaşları bir araya getirmek için tıpkı blokzincirdeki gibi ortak bir konsensüs yaratılmalı ve farklı disiplinlerle birlikte hareket edilmelidir.


Dijital ve fiziksel gerçekliklerin arasındaki sınırlar yavaş yavaş kaybolurken gündelik işlerimizin ötesinde artık düşünce dünyamız ve kavramlarımız da “Fijital” olarak genişlemeye başladı. Tüm her şey, bilgilerimizi icatlarımızla buluşturmayla ilgiliydi. Bu ilkel öğrenme ve deneyimleme dürtümüz bize bugün ‘’Fijital”in kapılarını araladı. 19. yüzyılda var olan müzecilik kavramı ‘’nadir olanı korumak’’ ile ilgilenirken, günümüz müzeciliği ‘’hikayenin veya eserin deneyimlenmesi’’ üzerine inşa edilmiştir. Geçtiğimiz yüzyılda müzecilik cam vitrinler arasına sıkışmışken, artık dokunma, hareket algılama, tıklama, sürükleme ve büyütme gibi farklı hareketleri ayırt edebilme yetisine sahip interaktif bir deneyim yaratmaya odaklanıyor.


Özetle; bu teknolojik altyapıları kullanarak sanatı bir deneyime dönüştürüp oyunlaştırmak, gelecekte sanat tarihini şekillendiren sanat teorilerini ve akımlarını da şimdiden ortaya koyuyor. Teknolojik ilerleme devam ettikçe, dijitali deneyimleme arzumuz artacak ve sanat da bağlamından kopmadan ‘’Fijitalleşmeye’’ devam edecek.

Oğulcan Yıldırım

Önceki

Esra Özkan: “<em>Kürasyon, profesyonel sanatçılarla birlikte yolun başında olan genç sanatçılara ev sahipliği yapıyor.</em>”

Sonraki

Didem Erbaş NFT üzerine 5 sorumuzu yanıtladı

Related Posts
Devamını Oku

İlk Çeyrek Sanat Raporları ve NFT’ler

Oğulcan Yıldırım, ilk çeyrek sanat raporları analizi, raporlar kapsamında NFT'lerin geleceği ve Avalanche Evergreen Subnet'in uluslararası sanat piyasasının geleceğindeki rolü üzerine yazdı.
Devamını Oku

Benlik Tasarımı, Dijital Sanatın Etkileri

İlker Cihan Biner, bu ay köşesine Süleyman Yılmaz'ı konuk ediyor. Kendisiyle dijital sanatın getirdikleri, malzeme ve estetik ilişkisi, dijital sanatın seyri, sanat tarihi ile NFT ilişkisi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Devamını Oku

Art Basel Miami´de Kadın Sesleri

Ümit Sural bu ayki yazısında Art Basel Miami'yi ele alıyor. Art Basel'deki Web3, Nft, yapay zekâ gibi yenilikçi girişimlerin karşılığını değerlendiriyor.
Devamını Oku

Yapay Zekâ Paradoksu

Ümit Sural, DALL-E VE Midjourney tecrübelerini sanatçı gözünden aktarıyor.
Total
0
Share