Hakan Yılmaz’la söyleşi: Dijital sanat, köklere dönüş meselesi ve daha fazlası…

Hakan Yılmaz’la dijital sanat, NFT ve gelecek projelerini konuşurken özellikle çok katmanlı sorular sormaya olmaya özen gösterdim. Bir yandan dijital sanatın gelişimi öte taraftan NFT’ye dair bazı eleştirileri sordum. Kripto paraların varlığı ve NFT’nin yatırım alanlarına dair Hakan Yılmaz olgularla konuşmaya özen gösterirken geleceğe dair de sergi müjdesi verdi. Sanatçının dijital müze hayallerinden bahsetmesi ise söyleşinin sürpriz taraflarından biri.

Sözü çok uzatmadan bu detaylı röportaja bağlanalım.

İlker Cihan Biner: ‘dART’ platformuna dair yaptığınız bir konuşmada* şöyle diyorsunuz: ‘Dijital sanat eserlerinin alanını ve anlamını genişleteceğime olan inancım ve umudum giderek artıyor.” 

‘Anlam’ ve ‘alan’ kelimelerini özellikle tırnak içine almak istiyorum. Nitekim dijital sanat eserleriyle ilişkili bahsettiğiniz bu derinleşme mevzusunu biraz açar mısınız? Alan ve anlam derinleşmesini nereden görüyorsunuz?

Dijital sanat alanı 1970’lerde Londra’da deneysel sanat alanı olarak ilk kez kendini gösteriyor. Gençliğinin baharında bir sanat alanı olduğunu söyleyebiliriz. Bence Rönesans ya da barok gibi yüzyıllar süren sanat dönemlerini düşündüğümüzde dijital sanat henüz bebek adımları atmakta olan bir alan. Bu alandaki çoğu sanatçı henüz alana ait aletleri, araç gereçleri keşfetmek ile meşgul. Bu keşif süreci diğer dönemlere göre hızlı gidiyor olsa da derin anlamlar içeren sanat eserleri görmek için erken bir dönemde olduğumuzu düşünüyorum. Henüz arıyoruz…Keşiflerle ve deneylerle dolu harika bir süreçteyiz.

Dijital dataları görselleştirerek, yapay zekâ ile iş birliği yaparak, etkileşimli tasarım araçları kullanarak, meraklı izleyicilerimiz üzerinde, yeni hikâye anlatma biçimlerini deniyoruz. Bu hikayeler ve yaratmaya çalıştığımız anlamlar, geleneksel sanattakinden oldukça farklı. 

Geleneksel sanatçılar bir bilgiyi, bir sembolü ya da bir anı resmetmeye çabaladılar.

Biz bir deneyim yaratmayı amaçlıyoruz. Çoğunlukla eserin karşısında durduğunuz değil, eserin bir parçası olduğunuz deneyimler yaratmayı amaçlıyoruz. Dolayısıyla yarattığımız anlamlar geleneksel sanattaki gibi tek bir anlam değil. Herkesin çıkardığı anlam kendi deneyimi ile ilgili. Bu noktada anlam kavramı, geleneksel sanata nazaran biraz daha bulanık ve tanımlanamaz bir hâle geliyor. Bu kaos durumunu yaratıcı buluyoruz. Dijital sanat yapısı gereği diğer tüm sanat alanları ile birleşebilir bir durumda. Bu da dijital sanatın alanı konusundaki avantajlarından biri.

Örneğin; 2019 yılında Contemporary Istanbul Sanat Fuarı’nda, tamamı ışıktan yapılmış dev bir led heykel yapıp sergilemiştim. Çünkü heykel sanatı uzun yıllardır dijitalleşemiyordu. Bu heykel, hemen hepimizin gördüğü ilk dijital heykeldi. 2020 Yılında görsel işitsel bir sahne performansı tasarlamış ve sahnelemiştim. Bu da yine dijital sanatın sahne sanatları alanına entegrasyonu ile ilgili bir denemeydi ve çok da büyük başarılar getirdi. 2021 yılında ‘Deartium’ isimli girişimim ile dijital sanatı, insanların evlerindeki televizyonlardan izleyebileceği bir girişimde bulundum. Bu da dijital sanatı sergi salonlarından çıkartıp evlerimize getirme çabamdı. Bu üç örnekte olduğu gibi dijital sanatın alanını genişletmek için birçok denemem oldu. Bu denemelerin hemen hepsinde aradığım reaksiyonları aldım. Fikrimde haklıydım. Dijital sanat her sanat alanı ile birleşmeye, genişlemeye çok müsait bir alandı. 

İlker Cihan Biner: Yine aynı konuşmanızda dijital sanatın yeni bir akım değil, dönem olduğundan söz ediyorsunuz. Zaman perspektifinizi neye göre biçimlendiriyorsunuz? 

Bu açıklamayı bir sanatçı olarak değil, sanat tarihçisi olarak yapıyorum. Mimar Sinan Üniversitesi’nde sanat tarihi okuduğum yıllarda en çok ilgimi çeken konu sanat dönemlerindeki değişimleri gerçekleştiren sanatçılardı. Bir dönem açıp bir dönemi kapatan sanatçılar…

Bu sanatçıların yaptığı devrimlerin hepsinde bazı ortak noktalar aradım. Bulmak çok zor olmadı. Hemen hepsinin arkasında o dönemdeki teknolojik gelişmeler ile desteklenen aydınlanmalar vardı. Bizim içinde olduğumuz dönemde de sanatın başına aynı şey geliyor. 

Şu anda sanatın üretim pratikleri değişmiştir. Sanatın sergilenme biçimi, tüketim biçimi, alınma ve satılma biçimleri değişmiştir. Sanatın başına böyle şeyler geldiğinde sanatta bir dönem kapanır ve bir yenisi açılır. Bu değişimler içinde olduğumuz yıllarda pek yazılıp çizilmez. Aradan yıllar geçtikten sonra sanat tarihçileri bu dönemi inceler ve bunun bir dönem olduğunu yazmaya başlarlar. Bu işler çoğunlukla bu değişimde adı geçen sanatçılar öldükten sonra olur. Ama hem bir sanatçı hem de bir sanat tarihçisi olarak gelmekte olanı uzaktan görebiliyorum ve bunu bir tartışma konusu olarak açmak ve konuşmak istiyorum. Birilerinin çıkıp ‘hayır bu bir dönem değildir.’ diyeceği günleri sabırsızlık ile bekliyorum. Çünkü sanat kritize edilmezse gelişmez. Çünkü kavramlar tartışılmaz ise keskinleşmez. Bir sanatçının temel görevi araştırmaktır. 

Bu kavramlar üzerine düşünmek ve yeni tartışmalar başlatmak bu alanın genişlemesi için faydalı bulduğum konular. 

Hakan Yılmaz-Cyber Zen Collection/10-50

İlker Cihan Biner: NFT ağına dair çeşitli endişeler söz konusu. Hatta güncel sanat ortamında bazı sanatçıların dahi bu duruma mesafe aldığını görebiliyoruz. Örneğin; çalışmaların auradan yoksun olduğu eleştirileri yapılıyor. Başka bir deyişle; karikatürvari işlerin olduğu kanaati yaygın. Elbette kanaatlerin ötesinde fikirlerle hareket etmek gerek. Siz ne düşünüyorsunuz?

NFT’ler dijital sanat eseri demek değildir. NFT basitçe dijital assetlerin güvenli biçimde el değiştirmesi işini yapan yeni nesil sözleşmelerdir. Sözleşmelerden sanat eseri olarak bahsedemeyiz. Dijital sanat eserleri de NFT’ler yardımı ile el değiştirebilir elbette fakat her NFT bir sanat eseridir demek doğru değildir. Karikatüre benzetilen avatar projeleri (PFP) NFT pazarındaki hacmin yaklaşık %80’ini oluşturmakta. Finansal getirileri olan, takas edilebilen koleksiyon objeleri gibi düşünebilirsiniz. Bunları üretenlerin, alanların, satanların temel ilgi alanı kripto varlıklardır. Projelerin sanatsal yaklaşımları çoğunlukla ikinci, üçüncü planda kalmaktadır. NFT’ler kripto paralar ile göbekten bağlı dijital varlıklardır. Dolayısıyla kripto para piyasalarındaki dalgalanmalar NFT dünyasını da doğru orantılı olarak etkiler. Ben bu durumun geçiçi olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki kış aylarında NFT dünyasındaki hacimler eski yerine gelecektir. Milyonlarca dolar yatırım alan bu alan dünyanın en büyük 17.endüstrisi olacak büyüklüğe erişmiştir. Bu seviyede yatırım alan bir alanın öylece yok olup gitmesi sıklıkla gözüken bir olgu değildir. 

İlker Cihan Biner: NFT pazarı neden dev bir yatırım alanı? 

Yapılan araştırmalar ve NFT’ler ile ilgili raporlar açılan her yeni NFT platformunun kârlı bir duruma geçebileceğini gösteriyor. Çünkü NFT’ler sanatın yatırım aracı olma özelliğini kullanıyor. Dijital eserler eskiden ‘biricik’ olamazdı çünkü dijitaldi ve sonsuz tane kopyalanabilirdi. NFT teknolojisi ile dijital assetleri ‘biricik ve ölümsüz’ hâle getirdik. 

Bu sayede dijital eserler bir yatırım aracına dönüştü. Tıpkı geleneksel sanatlardaki gibi… 

Hakan Yılmaz
(Fotoğraf: Aycan Çevik)

İlker Cihan Biner: Estetik üretimlerinize dair bu aralar neler yapıyorsunuz? Ayrıca gelecekteki projelerinizden bahseder misiniz? 

Bu yıl benim için köklere dönüş yılı oldu diyebilirim. Okul yıllarımda duyduğum yıllardır aklımda demlenen bir cümle bana yol gösterdi: ‘Kendi kültüründe köklenemeyen bir sanatçı hiçbir kültürde köklenemez.’

Bana çok şey ifade etmeyen bu cümleyi duyduğumda uzun yıllar direndim. Hatta karşı çıktım. Bu karşı çıkış sonucunda batılı taklidi yapan, havalı gözüken ama derin bir anlam ya da hikâye barındırmayan çalışmalar ile çıraklık dönemimi tamamladım. 

Sanatımda 20. yılıma girdiğimde çıraklık dönemimin bittiğini, kalfalık dönemimin başladığını hissediyordum. Sanat yapmak için gerekli araç gereçleri öğrenme dönemimi tamamlamıştım. Yeterince sanat okumuş ve sayısız deneme yapmıştım. Bundan sonraki dönemimde yapacağım çalışmaların benim kariyerim dışındaki şeylere de faydalı olması gerektiğini düşünüyordum. Bu yüzden platformlar yaptım. Sanatçıları bir araya toplamaya çalıştım. Onlarla tartıştım. Onları dinledim. Onlara örnek olmaya çalıştım. 

İçinde olduğum süreçte üzerinde oturduğumuz kültürel hazinemizin farkına varmış durumdayım. Oradaki kıymetli estetiği yeniden yorumlayıp bugünün sanat izleyicisi ile buluşturmayı deniyorum. Peki neden kendi kültürümdeki öğeleri cımbızlıyor ve modernize etmeye çalışıyorum?

Çünkü bunu ben yapmasam kimse yapmıyordu. Bu fikri yüksek bir sanat anlayışı ile hayata geçirmenin genç sanatçı adayları için ilham verici olabileceğine inanıyorum. 

‘Semâzenler’ isminde yeni bir solo sergi hazırlığı içindeyim. Şamanlık, dervişlik gibi Türk ruhban sınıfı üzerine okumalar araştırmalar ve deneyler yapmaktayım. Yeni nesil yapay zekâ algoritmaları ile geleneksel estetiğimizi modernize ettiğim bir koleksiyon hazırlığı içindeyim. 

Dijital sanat dünyasındaki Türk sanatçılar oldukça etkin ve baskın. Batılı taklidi yapmaktan daha cesur şeyler yapabileceğimize olan inancım sonsuzdur. Bu aralar tam da bu konu üzerinde çalışıyorum. 

10 Ağustos Emaar ArtHub Galeri içinde başlayacak sergim için 30 print eser ve 6 video (NFT) ile 36 parçalık bir sergi olacak. Orta vadede ‘İstanbul Dijital Sanatlar Müzesi’ ve ‘İstanbul Dijital Sanatlar Akademisi’ isminde iki büyük hayalim var. Dijital eserlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılması konusunda girişimler yapmak üzere şartlarımı olgunlaştırmaya çalışıyorum. Bu müzede sergilenecek yeni eserleri yaratacak gençlere özel bir müfredat ile eğitim vermeyi amaçladığım okul için müfredat çalışmalarına düzenli olarak devam etmekteyim. 

*Esin Hamamcı’nın haberi: https://nftify.com.tr/samsung-dijital-sanat-platformu-darti-sanatseverlerle-bulusturuyor/

İlker Cihan Biner

Önceki

Metaverse Emlak Topluluğu The Row, Sanatçılar Tarafından Geliştirilen Mimarî Tasarımlarla Piyasaya Sürüldü

Sonraki

Yuga Labs, Meebits İkincil Satışlarını %5 Kesinti Alacak Şekilde Ayarlıyor

Related Posts
Devamını Oku

Kreatif Dünyada Bir Mimar: Ceren Arslan

Esin Hamamcı, dijital sanatçı ve Kelly Wearstler Stüdyosu'nda konsept tasarımcısı olan, Archdaily Görselleştirme Ödülü'nü kazanan mimari tasarımcı Ceren Arslan ile konuştu.
Devamını Oku

Metaverse, Queer ve Dijital Kültür Üzerine Diyaloglar

İlker Cihan Biner, Atakan Yorulmaz ile toplumsal cinsiyet ile avatarlar arasındaki ilişkilerden Antik Yunan'dan bugüne teknolojik bakışları etkileyen meseleleri odağına alan bir söyleşi gerçekleştirdi.
Devamını Oku

Benlik Tasarımı, Dijital Sanatın Etkileri

İlker Cihan Biner, bu ay köşesine Süleyman Yılmaz'ı konuk ediyor. Kendisiyle dijital sanatın getirdikleri, malzeme ve estetik ilişkisi, dijital sanatın seyri, sanat tarihi ile NFT ilişkisi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Total
1
Share