Yeni Yaratıcı Ekonomiler ve Kültürel Mirasın Blockchain Aracılığıyla Korunması

Oğulcan Yıldırım, blockchain’in ve yeni yaratıcı ekonomilerin kültürel mirası korumasındaki etkisini değerlendirdi.

Oğulcan Yıldırım


Yaratıcı bir ekonomi inşa etmenin en temel olgusu bir topluluğa sahip olmaktır. Topluluk ekonomileri insanlık tarihi boyunca kolektif olarak inşa edilmiş ve mülkiyet kavramlarının ayrışmasına yol açmıştır. Topluluk ekonomileri bazen devletler arasında, bazen bireyler arasında, bazen de şirketler arasında kurulmuştur. Bu ekonomilerin yaratılmasının ardındaki temel motivasyon ve amaç, sürdürülebilir finansal sistemlerin birlikte inşa etme kültürünü oluşturmaktır. Yatırım ortaklıkları ve kooperatifler buna örnek olabilir. Öyle ki, blockchain’in gelişmesiyle birlikte bu ekonomik yapılar kodlar aracılığıyla merkezileşmemiş ve bürokratik prosedürleri ortadan kaldırarak herkes için daha erişilebilir ve demokratik bir finans alanı yaratmıştır.

Şimdi konuya sanatsal açıdan daha yakından bakalım. Sanat ekonomisi; çağdaş anlamda sergiler, galeriler, müzayedeler, birincil ve ikincil koleksiyoncular dahil olmak üzere sanatçının atölyesinde üretilenleri kapsayan zincirin tamamı için kullanılan bir ifadedir. Ancak sanat ekonomisinin çok daha eskilere dayandığını ve güçlü sermayelerin bir parçası olduğunu Rönesans’tan beri biliyoruz. Örneğin; kiliseye sipariş üzerine yapılan eserler, aile koleksiyonları.

Rijksmuseum, Gece Nöbeti

Elbette bu açıdan baktığımızda yüzyıllar boyunca sermayenin tekelleşmesi ve eşitsizliği, milenyumun başından itibaren sanat ve sanatçılar açısından sürdürülemez bir yapının inşa edilmesine yol açmıştır. Sanat eseri fiyatlarındaki organik olmayan artışlar, ekonomik krizlerde sanat eserlerinin sürekli el değiştirmesi ve servet transferleri sanat piyasasında her zaman kısırlığa yol açmıştır. Bu kısırlık, milenyumun başındaki Web2 girişimleriyle sorunları ortadan kaldırmış gibi görünse de aslında mevcut sistemi internete taşımaktan öteye gidemedi; Web3 ve blockchain ortaya çıkana kadar. Sanat ekonomisi, ilk on yılda Web3 üzerinde tam bir etki yaratmasa da son yıllarda durdurulamaz bir değişim yaşadı. Artık Web3 sayesinde, değerlerimizi ve fikirlerimizi paramıza programlayarak kendi ekonomilerimizi yaratabiliriz. İşte kilit nokta. Programlanabilir para! Geleceğine kendi yeteneklerimizle ve toplumla birlikte karar verdiğimiz ve şekillendirdiğimiz yeni yaratıcı ekonomi.

Pandemi dünyada da köklü değişikliklere neden oldu. Değişimler pek çok alanda etkisini gösterdi; finans, kültür, sanat gibi alanlar dijitalleşmede hızlı bir ivme kazandı. Bu değişiklikler sanat, finans ve teknoloji alanlarında ortak bir kümeye sahip olan blockchain’e NFT’leri de kazandırdı. NFT’lerin yaygınlaşması, yaratıcı yetenekler arasındaki kültürel etkileşimin hızlanması, hızlı karar alma ve ilerleme süreçlerinin gelişmesiyle birlikte yönetişim açısından bu kararların toplu olarak uygulanması mümkün hale geldi. Süreç kaçınılmaz olarak sanatın geleceğini ve teknolojik altyapısını blockchain ile buluşturdu ve sanat ekosistemindeki sorunlar yavaş yavaş ortadan kalktı, ilerleme kaydedildi. Blockchain buna bir çözüm sundu, çünkü merkezi sistemler artık hiçbir anlamda ilerleme sağlayamıyordu. Şeffaf, adil, çoğulcu ve sürdürülebilir. Değerlerin ve paranın internetinin yaratıldığı bir ağ üzerinde seçim yapabilmek, milyarlarca insan için bir Atina Demokrasisi inşa etmek anlamına geliyor. Sanatın geleceğinin bu doğrultuda tasarlanması ve NFT, F-NFT ve DAO’lar arasında koordinasyonun sağlanması yaratıcı ekonominin önemli adımlarından bazılarıdır. Mesela Particle’ın bugün sanat alanında yürüttüğü koordinasyon, sanatı daha ulaşılabilir kılmak ve sanata para programlamak. Gün geçtikçe sadece Particle’ın değil dünyaca ünlü müzayede evlerinin, galerilerin ve sanatçıların da bu sisteme dahil olduğunu görmek mümkün. İnsanlığın sosyal evriminin başlangıcındayız ve kültür her geçen gün daha karmaşık hale geliyor. Öyleyse, sosyal refahı ve kültürü geliştirmenin en iyi yolu bu ekonomileri sürdürülebilir kılmaktır. Kültür ve kültürel mirasın korunması ve geliştirilmesine yönelik çözüm de blockchain üzerinde mümkün. Bilginin açık kaynak haline getirilmesi, geleneksel envanter kayıt yöntemlerinin çevreci bir yaklaşımla blockchain’e aktarılması, fon toplanması ve bu fonun kültürel miras için kullanılması… Bunu bize sağlayacak tek teknoloji blockchain’dir.

Prusias ad Hypium antik kentindeki Apollon heykeli

NFT’ler aracılığıyla envanter kayıtları yapılarak müzelerin, arkeolojik alanların, kültürel mirasın blockchain’e kaydedilmesini sağlayabiliriz. Müzelerin, arkeolojik buluntuların ve kültürel mirasın kayıtlarının blockchain üzerinde tutulması, kültürel mirasın çalınmasını ve kaybını önlemenin yanı sıra NFT ekosisteminin farklı kullanım alanlarıyla gelişmesini ve çeşitliliğini de sağlayacaktır. Ayrıca bu fikrin bir diğer amacı da geleneksel arşivleme, belge kaydetme ve sınıflandırmayı Web3’e entegre etmek olacaktır.

Bu sayede tarihi eserlerin blockchain üzerinde takibi sağlanacak, tarihi eser ve sanat suçlarının önüne geçilecek, ayrıca geleneksel yöntemlerin enerji tüketimi de en aza indirilecek. Öte yandan sadece yaratıcı kripto ekonomisinin değil, aynı zamanda yenileyici (iyileştirici) kripto ekonomisinin de kültürel ve kültürel mirasa yönelik sürdürülebilir formlar ve yapılar inşa edeceğine inanıyorum. Kültür ve kültürel miras için; ancak, tamamlayıcı, iyileştirici veya küresel kapsamdaki kültürel sistemlere mümkün olduğunca odaklanarak bu zorluğun üstesinden gelmeye daha yeni başladık. Uzun bir yolculuğa çıkıyoruz. Ama bu imkansız değil. Er ya da geç bunu başarabiliriz.

Önceki

Black Mirror’ın Yaratıcısı Charlie Brooker: AI ile Yazılan Dizi Bir Şeye Benzemiyor

Sonraki

Alkan Avcıoğlu: “İmgeler, fikirlerin dinamik enerjilerini taşıyan organizmalar gibidir.”

Related Posts
Total
0
Share